27 Temmuz 2015 Pazartesi

Doğal Bir Yaşam Alanı; Uluabat Gölü

Uluabat Gölü Bursa ilimizde yer almakta olması ile beraber Türkiye’’deki göller incelendiğinde orta büyüklükte bir göl olduğu kolaylıkla anlaşılabiliyor. Uluabat Gölü ülkemizde korumalı yerler arasında yer alıyor. Uluabat Gölü birçok kuşun göç yolunda bulunması sebebi ile bünyesinde çok fazla kuş türü barındırıyor. Buna ek olarak doğal güzellikler bakımından çok fazla ön planda bulunan göl günümüzde insanların uğrak yeri haline gelmiş olmayı başarıyor. Birçok doğal güzelliği bünyesinde barındıran göl yetkililer tarafından 1998 senesinden günümüze kadar Ramsar Sözleşmesi ile koruma altında olmaya devam ediyor.
Göldeki Hayvan Popülasyonu
Bursa ilimizde yer almakta olan uluabat gölünde yapılan araştırmalar sonucunda birbirinden farklı balık türlerinin yer aldığı bilgisine ulaşılıyor. Yirmi bir farklı türde balığın yaşamını sürdürdüğü bu gölde başlıca turna ve sazan türündeki balıklar ticari amaçlı avlanmakta olan balıkların başında geldiği bilgisine yapılan araştırmaların sonucunda ulaşılabiliyor. Tepeli pelikan, leylek, küçük kartal, kızıl şahin, çamur çulluğu ve bunlara ek olacak birçok kuş türü bu gölde kendine yaşam alanı bulmaktadır. Hayvan sever kişiler tarafından Uluabat Gölü sıkça ziyaret ediliyor ve günden güne ziyaretçi sayısı artarak ziyaretçiler gelmeye devam ediyorlar.
Doğal Güzellikler
Uluabat1Uluabat Gölü’nü ziyaret edenler ülkemizdeki en geniş nilüfer yatakları ile karşılaşıyorlar. Şehrin beton yapısından sıkılmış ve iş hayatından bezmiş kişiler kısa süreliğine de olsa doğal güzellikleri olan bir yerlere kaçmak istiyorlar böyle durumlarda özellikle İstanbul’da ve civarında yaşayanlar tarafından uluabat gölü tercih ediliyor. Birbirinden değişik kuş türleri, balıklar ve nilüferler ile ruhunu dinlendirmek isteyen insanların uğrak yeri olan Uluabat Gölü doğal güzellikleri ile her zaman göz önünde olmayı başarıyor.
Nasıl Gidilir?
Doğal güzellikler teknolojinin ilerlemesi ve her yerin endüstriyelleşmesi sebebi ile daha değerli bir hal almaya devam ediyor. Uluabat Gölü’ne ulaşmak için eğer otobüs ile gidilecek ise özel turlar ya da Bursa’ya kadar gelip göle otobüs ile gitmek gerekiyor. Eğer kişisel araba ile gidilecek ise navigasyon cihazı var ise göle ulaşmak çok kolaylaşıyor. Göle ulaşan insanlar doğal güzelliklerin tadına doyasıya varmanın ayrıcalığını yaşıyorlar.

Nasreddin Hoca’nın Maya Çaldığı Göl; Akşehir Gölü

Akşehir Gölü, Emir Dağı ve Sultan Dağları’’nın arasında yer almaktadır. İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan Konya ilimize bağlı Akşehir ilçesinin yanında bulunmaktadır. İdari olarak Konya ve Afyonkarahisar illerinin sınırları içerisindedir. Kapalı bir havzadır yani dışarıya akıntısı bulunmamaktadır. Buna rağmen tuzluluk oranı çok azdır. Büyüklük olarak Türkiye’de 5. Sırada bulunmaktadır.
Eskiden Akşehir Gölü’’nün Ebir Gölü ile Taşköprü Çayı vasıtasıyla bağlantısı bulunmaktaydı. Ancak inşa edilen sulama kanalları ile birlikte bu bağlantı kesilmiştir.
Sığ bir göldür. Akşehir Gölü’’nün su seviyesi mevsimlere göre çok fazla değişiklik göstermektedir. Göldeki su derinliği 2-4 metre arasında değişiklik göstermektedir. Akşehir Gölü; sürekli ve mevsimlik derler, göl çevresinde bulunan yeraltı suları, Aynacı, Şimşek, Kap, Cevizli, Engilli, Adıyan, Tekke, Evliya, Sorkunlu, Nadir Çayları ve yağışlarla beslenmektedir. Buharlaşma ve sulama için kullanılan sularla boşalımı sağlanmaktadır.
6622_aksehir_golu_ozellikleriSazan ve turna gibi balıkların yanı sıra 5 çeşit balık türü bulunmaktadır. Bu nedenle bol gıdalı göl sınıfında bulunmaktadır. Eber Gölü’’nde bulunan bütün kuş türlerine Akşehir Gölü’’nde de rastlamak mümkündür. Gölde bulunan geniş sazlıklar su kuşlarının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak elverişli ortamı sağlamaktadır. Gölde sonbahar aylarında bulunan kuş türleri; yaban kazı, pelikan, yağmurcun, balıkçıl, dalgıç ve yaban ördeğidir. Gölde yaklaşık 60 bin- 80 bin arası kuş bulunmaktadır. Kış aylarında ise gölde kuş sayında önemli azalma görülmektedir.
Akşehir Gölü’’nün çevresinde elma bahçelerinin ve kiraz bahçelerinin sayısı günden güne artış göstermektedir.
Göl yanlış kullanımlardan dolayı 1997 yılında kurumaya yüz tutmuştur. Ancak 2009 yılında yağışların bollaşması sebebiyle göldeki su miktarı tekrardan artış göstermiştir.
Ayrıca Akşehir Gölü’’nün kültürel olarak da çok büyük önemi vardır. Nasreddin Hocamız’ın fıkrasında maya çaldığı göl, Akşehir Gölü’’dür.

26 Temmuz 2015 Pazar

Mısır Piramitlerinin Sırrı Nedir?

Dünyanın yedi harikasından biri olup günümüze  kadar zarar görmeden ayakta kalabilmeyi başarabilmiş tek yapı Mısır’daki Gize piramitlerinden Keops piramitidir.
Piramit şeklindeki yapılar sadece  Mısır’a özgü olmayıp dünyanın başka yerlerinde de inşa edilmiş örnekleri bulunmaktadır. Fakat sayıca en çok Mısır’da bulunduklarından bölgeyle özdeşleşerek “Mısır Piramitleri” olarak anılmaktadırlar.
Gize_PiramitleriDünyadaki Önemli Piramitler:
  • Keops Piramidi (145,75 metre)
  • Mikerinos Piramidi(66,5 metre)
  • Kefren Piramidi (143,56 metre)
  • Sakkara Piramidi (63,17 metre)
  • Maldum Snefru Piramidi (93,26 m)
  • Dahahur Bent Piramidi (104,85 m)
  • Dahahur Snefru P. (103,95 metre)
  • Sakkara Pepi II P. (52,555 metre)
  • Uxmal Tapınağı (Meksika)
  • Teotehuacan (Meksika)
  • Tiahuanaco (Bolivya)
  • Dohan Tapınağı (Çin Halk Cumhuriyeti)
Piramit Nedir?
Tabanı kare şeklinde olup köşelerin tepede tek bir noktada birleşmesiyle oluşan geometrik şekildir. Dört eşit büyüklükte üçgen yüzeye sahip olan piramitler, inşa edildiklerinde mühendislik açısından son derece sağlam bir yapı sergilemektedirler.
Piramitlerin TarihçesiBent_piramidiPiramitlerin firavunun mumyası ile onun değerli hazinelerini ve dönemin eşsiz sanat eserlerini saklamak amacıyla yapıldığı düşünülmektedir. Fakat bugüne kadar hiçbirisinin içerisinde herhangi bir mumyaya veya hazineye rastlanmamıştır. Dünyanın ilk inşa edilen piramidi Sakkara’da olup yapımı M.Ö 2620 yılında tamamlanmıştır. İlk örnekleri basamaklı yapıda olan piramitlerin birçoğu tamamlanamamış veya yapım aşamasında yıkılmıştır. Bunun ilk örneği M.Ö 2570 yılında yapımına başlanan Meidum piramidi olup, sekizinci basamak yapılmak istenirken yıkılmıştır.
Piramitleri inşa edenler bundan ders çıkararak daha yüksek piramitler yapabilmek için tabanı mümkün olduğunca geniş tutarak eşkenar bir geometri kullanmanın gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Nil nehri yakınlarındaki Dahahur bölgesinde M.Ö 2570 yılında inşasına başlanmış olan Bent piramidi, üçte ikilik bölümü tamamlandıktan sonra daha önceki tecrübeler baz alınarak eğim açısı düşürülmüş ve yükseltilmeye devam edilmiştir. Bu yöntemle M.Ö 2565 yılında başarıyla tamamlanan Bent piramidi çok daha rijit bir yapıya kavuşurken, eşsiz bir görünüme de sahip olmuştur. Bu tarihten sonra yapılan tüm piramitler daha küçük sabit bir açı ile yükseltilerek inşa edilmiştir.
Piramitleri Kimler İnşa Etti?
Önceleri piramitlerin Mısırlı köleler tarafından yapıldığı düşünülmekteyken 1990 yılında bir turistin bindiği atın ayağı bir çukura düşer ve bu çukur gizemli bir mahzene açılır. Burası piramit yapımında çalışan işçilerin ustabaşı olan kişinin mezarıdır. Kubbeli mezar olarak da bilinen mekan, duvarları işlemeli ve ihtişamlı bir yapıya sahiptir. Böylesine güzel bir mezarın işçi sınıfındaki birisine yapılması, çalışanların esir olmadığının göstergesiydi. İşçiler gündüzleri çalışıyor ve geceleri buradaki köylerde bulunan evlerine gidiyordu. Daha sonra bu bölgede yapılan kazılarda 250’den fazla farklı mezar daha bulunmuştur. Ustabaşının çevresindeki mezarlar seçkin işçilerin mezarlarıyken normal işçiler biraz daha uzakta toplu halde bulunmaktaydı.
Ölen herkes için bir mezar yapılmakta olduğu anlaşılan bölgedeki kazılarda mezarların girişlerinde işçilerin statülerini gösteren hiyeroglif yazılar bulundu. Bu yazılarda “mezar inşaatı denetçisi”, “mezar inşaatı yöneticisi” gibi ibareler yazmaktaydı. Ayrıca bu mezarlarda işçilerin minyatür heykelleri ve sanat eserleri de yer almaktaydı.
piramitler2Yaklaşık 200.000 işçinin çalıştığı bölgedeki iskeletler incelendiğinde omurganın inanılmaz bir yüke maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Omurgaya binen aşırı yük buradaki taş taşıma işleminin güçlüğüne işaret etmekteydi. Bu kadar özveri ve emekle ortaya çıkan piramitlerin yapımı için binlerce işçi bu bölgedeki şehirlerde yaşamaktaydı. Yapılan kazılarda evler, fırınlar, çömlekler gibi birçok tarihi eser bulunurken duvarlardaki hiyerogliflerde nasıl ekmek yapıldığı ve içecek hazırlandığı gibi detaylar resmedildiğinden dönemin şehir yaşamı hakkında fikir edinmek de mümkün olmuştur.
Gize piramitlerinde 15 milyondan fazla kireç taşı kullanıldı. Bu taşlar piramitlerden 300 metre uzaktaki bir taş ocağından çıkartılmış ve yine burada kesilip işlenerek hazır hale getirilmiştir. Kazılarda bu bölgede taşların kesilmesi için gerekli olan oluklu platformlar bulunarak etrafı kazılmaya devam edilmiş ve dev bir taş ocağının enkazı ortaya çıkartılmıştır. Taş ocağından çıkartılan taş miktarı piramitlerde kullanılan miktarla örtüşmekteydi. Ayrıca piramitlerin yapımında kullanılan taş rampalar kil ve kireç taşı tozunun karışımından oluşan bir çamurla sıvanmıştı. Bu yöntem çok dayanıklı ve sert bir yapı oluştururken, ufak bir keski darbesiyle de kolayca koparak çözülebilmekteydi. Taş ocağı bulunduğunda içi bu rampanın enkazı ile doluydu.
keopsungemisi1954 yılında Keops piramidinin güney ucunda bir kubbe bulundu ve kalıntılar incelendiğinde burada bir geminin yatmakta olduğu anlaşıldı. Bu gemi, Mısır Firavunu Keops’un gemisiydi ve 13 sene süren yoğun çalışmanın ürünü olarak tüm parçalar birleştirilerek müzede sergilenmeye başlandı. Yılda 300.000 kişinin ziyaret ettiği müzede tamamı sedir ağacından yapılmış dünyanın en eski gemisi gururla sergilenmektedir. Daha sonraları benzer şekilde diğer firavunlar için yapılmış bir kardeş gemi daha bulundu fakat bu gemi zarar görmemesi ve tarihi değerini kaybetmemesi için bulunduğu odadan çıkarılmadı.
Firavunların mumyaları bir mağara içerisindeki gizli bir mezarlıkta bulunmuştur. O dönemin mumyalama tekniği sayesinde binlerce yıl sonra bile hala yüzleri tanınabilir şekilde kalan 40 kadar mumya çıkartılmıştır. Mumyalama işleminin nasıl yapıldığı bu mezarlıkta duvarlara çizilen hiyerogliflerden anlaşılmaktadır. Sadece karın bölgesine bir elin girebileceği kadar açılan ufak kesikten bütün organların çıkarıldığı ve içinin özel baharatlar ve yağlarla sıvanarak doldurulduğu gösterilmekteydi. O dönemin insanları öldükten sonra tekrar dirileceğini düşünüyordu ve tüm parasını mumyalama işlemi için  saklıyordu. Çünkü dirildikten sonra bedenlerine ihtiyaçları olacaktı. Bu nedenle bir kişi ne kadar zenginse öldükten sonra o kadar iyi korunacak demekti. Çok pahalı olan mumyalama işlemi sadece önemli kişilere ve zenginlere yapılırken, yoksul insanlar toplu mezarlara gömülmekteydi.
Piramitler Nasıl İnşa Edildi?keopsuniciİnşa edilen en önemli piramitler Gize Piramitleri’dir ve Mikerinos, Kefren ve Keops ismindeki üç pramitten oluşur. Gize Platosu’nda bulunan bu piramitlerin en büyüğü ve en gizemli olanı Keops piramididir.
Keops piramidi 20 yıl içinde 150 metre yüksekliğe kadar kaldırılan her biri 2.5 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet kireç taşı kullanılarak inşa edilmiştir. Toplam ağırlığı 5.5 milyon ton olan bu taşların bu süre zarfında dizilebilmesi için her iki buçuk dakikada bir taşın yerine oturtulmuş olması gerektirmektedir. Bu nedenle günümüzde bu piramidin en anlaşılmaz yönlerinden biri nasıl inşa edildiğidir.
Hayranlık verici bir orantıya sahip olan yapı, gizemini taşların suskunluğuna bırakmıştır. 51° 51’ 14” eğimle dizilen bu taşlarda hassasiyetin binde bir oranında bile şaşması durumunda piramit en tepede düzgün birleşemezdi. Günümüzde bu tarz ufak hatalar en seçkin yapılarda bile makul bir tolerans olarak görülmektedir. Ama bundan 4500 yıl önce inşa edilen piramitlerde tepe noktası kusursuzca birleştirilmiştir.
blok_tasima
rampaMilyonlarca taş nasıl olup da 140 metreyi aşan yüksekliklere kaldırılabilmiştir? Bunun için taş bloklardan yapılma büyük rampalar kullanılmıştır. Bu rampa piramitin yakınına kurulmuş olan taş ocağından başlayarak piramite kadar devam eden ve düzenli olarak kesintisiz taş taşınmasını sağlayan bir yapıda inşa edilmiştir. Aksi halde asla gerçekleştirilen süre içerisinde işi tamamlamak mümkün olmazdı. Fakat bu rampa piramit hacminin %65’i tamamlandıktan sonra 43 metre yüksekliğe ulaşır ve bu noktradan sonra ne kadar etkili olduğu tartışma konusudur. Çünkü piramidin tamamını bu rampa vasıtasıyla yapmak için 43 metreden 140 metreye ulaşmak gerekeceğinden, bunun için piramidin toplam hacminin iki katı kadar daha taşa gerek olacaktı. Bu nedenle bu seviyeden sonra piramidin inşasına içeriden devam edilmiştir.
tasimaPiramit iki aşamada inşa edilmektedir. Birisi piramidin inşası diğeri ise kral odasının inşasıdır. Kral odası piramit tabanından 43 metre yukarıda bulunmakta olup içerisinde dış ortama açılan hava kanallarının bulunması ve tavanında 60 tonu aşan düz bloklarının kullanılmış olması açısından hayranlık uyandırıcıdır. Tanesi 15 ton olan bu taş blokların nasıl taşındığı ise, kralın odasına giden geniş yolda(büyük galeri) gizlidir. Burada karşı ağırlık mekanizmasıyla çalışan bir sistem bulunmaktaydı ve halatlarla birleştirilmiş olan bu terazi mekanizması sayesinde bloklar istenilen yüksekliğe rahatlıkla kaldırılırdı.
Taşlar istenen yüksekliğe kaldırıldıktan sonra koyulması gereken yere götürülmek üzere 10 kişilik insan grupları tarafından piramidin kenarlarındaki tüneller içerisinde çekilirdi. Eğer bir köşe dönülecekse piramidin açık tünel uçlarında resimde gösterilen biçimde yine bir terazi sistemiyle kaldırılarak yön verilir ve diğer yöne gidecek raya oturtulurdu. Daha sonra bu tünelde de 10 kişilik grup tarafından gereken yere kadar çekilerek götürülürdü. Taşlar çekilirken oluşan sürtünme kuvvetini azaltmak içinse, çamur ve su kullanılırdı.
Piramit yüzeyi önceleri şu an olduğu gibi basamaklı bir yapıda değildi. Keops piramidi 45 asırlık varolma sürecinde üstten 10 metre kadar aşınmıştır. Yüzeyin üçgen şeklindeki basamak araları özel bir kireçtaşı çamuruyla kaplanarak doldurulur ve pürüzsüz, parlak bir görünüm alırdı. Özellikle son 20 senede piramitler geçtiğimiz 400 seneden daha fazla hasar görmüştür. Gerek güneş ışınları gerekse iklim şartları gibi etmenler piramitlerin varlığını her geçen gün daha fazla tehtid etmektedir.
Piramitlerin Gizemi Nedir?mayanİngiliz matematikçi ve astronomist olan John Taylor birtakım çalışmalar yapmış ve elde ettiği sonuçlar Howard Vyse tarafından analiz edilmiştir. Bunlardan bazıları;
– Keops piramidinin taban alanı dünyayı yataydan ikiye böldüğümüzde ortaya çıkan kesit alanı gibi düşünülürse ve piramidin tabanı dünyanın yarıçapı üzerine oturtulsa, yüksekliği tam kutup noktasına denk gelirdi. Yani burada kusursuz bir oran mevcuttur.
-Keops piramidinin taban çevresini yüksekliğinin iki katına bölündüğünde tam olarak pi=3,1416 sayısı elde edilmektedir.
– Keops ve Kefren piramitleri doğu-batı ve kuzey-güney sınırlarına öyle kusursuz yerleştirilmiştirler ki, o günün koşulları düşünüldüğünde hayret verici bir durum olarak görülmektedir.
– Keops piramidinin üçgen şeklindeki dört yüzeyinin toplam alanı, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.
– Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı tam olarak dünya ile güneş arasındaki mesafeyi(149.504.000km) vermektedir.
– Piramitler bir güneş saati olarak işlev görmektedirler. piramitlerin Ekim ayı ortasında ve Mart ayının başlangıcında yre düşürdüğü gölgeler, mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterir.
– Keops piramidiyle dünyanın merkezi arasındaki mesafe, Kuzey kutbuyla arasındaki mesafeye eşittir.
Bilimsel olarak kanıtlanmamış bazı rivayetler ise şunlardır;
– Piramitlerin üzerinden geçen meridyen, karaları ve denizleri iki eşit parçaya bölmektedir.
– Piramit hangi firavunun adına yapıldıysa, kralın odasına yılda sadece iki kez güneş girmektedir. Bunlar kralın doğduğu ve öldüğü günlerdir.
– Piramitlerin içerisinde radar gibi aletler çalışmamaktadır.
– Piramit içerisinde bırakılmış kirli bir su, birkaç gün içerisinde arıtılmış hale gelmektedir.
– Piramitin içerisine bırakılan süt birkaç gün bozulmadan kalabilirken, beklenmeye devam edilmesi durumunda yoğurt haline gelmektedir.
– Piramit içerisine koyulan bir bitki hiç ışık almasa da normale göre daha hızlı büyümektedir.
– Açık bir yara, piramit içerisinde çok daha çabuk bir şekilde iyileşmektedir.
– Piramitlerin içi yazın serin, kışın ise ılık olur.
– Gize Platosu’ndan geçen boylam, denizlerle karaları iki eşit parçaya böler.
Sfenks Heykelisfenks_heykeliGize piramitlerinden Kefren piramidini koruması için yapılmış olan dev bir köpek heykelidir. 70 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğinde olan Sfenks, çakal kafalı Anubis’in heykelidir. M.Ö 2520 yılında yapılmış olan heykel tarih boyunca Nil nehrine bakarak, nehir yoluyla gelenleri karşılamaktadır.
Sfenks heykeline Mısır’ı işgal eden Hiksos’lar tarafından büyük zarar verilmiştir. Daha sonra ülkede düzenin sağlanmasıyla beraber dönemin kralı tarafından yüz kısmı değiştirilerek firavunun(Mısır Kralı) sureti yaptırılmıştır.

Oylat Kaplıcaları

Bursa ile Ankara karayolu İnegöl üzerinde yer alan Oylat Kaplıcaları, 4 mevsim tatil yeri olarak bilinmektedir. Şehir merkezine 26 km mesafede yer alan Oylat kaplıca suları, özellikleri bakımından dünyada en çok tercih edilen tatil merkezlerinden biri haline gelmiştir. Termal turizm değerinde olan ve dünyada İsviçre’den sonra ikinci sırada yer alan Oylat Kaplıcaları, aynı zamanda dünyaca ünlü İnegöl köftesi ile de bilinmektedir.
Oylat Kaplıcaları ve Mağarası Nasıl Oluşmuştur?
Oylat Kaplıcaları termal suları ile dünyada ilk sıralarda yerini alırken bir de Oylat Mağarası ile de adından sıkça söz ettirmektedir. Oylat Kaplıcaları’na gidiş yolu üzerinde misafirlerini Oylat Mağarası karşılamaktadır. Birbirine bağlı şekilde toplam 2 kattan oluşan Oylat mağarasının yine toplam uzunluğu da 665 metredir. On binlerce yıldan bu yana oluştuğu bilinen sarkıt ve dikitleri ile adeta göz dolduran Oylat Mağarası aynı zamanda da Türkiye’’nin en büyük 2. mağarası olarak bilinmektedir.
Oylat Kaplıcaları’nda Tedavi Süreçleri
6731_oylat_kaplicaSudan gelen sağlık sloganı ile eski Romalılar’dan ülkemize gelen ve su terapilerine verilen ad olarak bilinen Oylat SPA ile termal sular tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Hem dinlenme hem de tedavi amaçlı kullanılan Oylat termal sularının yanı sıra Oylat Kaplıcaları’nda sauna, masaj, havuz ve fizik tedavi gibi pek çok aktivite alanı yer almaktadır.
Oylat Kaplıcaları’nda Uygulanan Fizik Tedavileri
Pek çok insanın tedavilerinden kurtulmak ya da ağrılarını biraz da olsa hafifletmek adına gittiği termal sularda uygulanan fizik tedavi yöntemlerinin etkili adreslerinden birisi de Oylat fizik tedavidir. Sertleşme, kireçlenme, tutulma, ağrı gibi bitmek bilmeyen ağrıların çözümü olarak gösterilen Oylat fizik tedavileri ile doktorların tavsiyesi üzerine gelindiği zaman istenilen sonuçlar da etkili olmaktadır.
Oylat Kaplıcaları’ndan yararlanmak isteyenler için binlerce ziyaretçiye özel odalar ve farklı aktivite imkanları yer almaktadır. Uygun fiyatları ile başta termal kaynak suları olmak üzere pek çok özel etkinlikten faydalanma imkanı sunulmaktadır.

21 Haziran 2015 Pazar

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDEN EN AZ ETKİLENECEK ÜLKELER

Bu amaçla, ABD’deki Notre Dame Üniversitesi’ndeki bir araştırma ekibi, 1995’den bu yana 192 BM ülkesinin iki değişkene göre (iklim değişikliğinin etkilerine karşı hasar görebilirlik ve adapte olmaktaki hızlılık) toplanan verilere dayanarak ND-Gain Index isimli ölçütü oluşturdu. Bu harita, Eco Experts isimli yenilenebilir enerji dönüşüm grubu tarafından oluşturulmuş olup bu verilerin görselleştirilmiş halidir.
Çok daha büyük ve büyütülebilir bir sürümünü görüntülemek için buraya tıklayın. .
Eco Experts Günlüğü’nden Jonathan Whiting, “Afrika ve Asya’daki pek çok ülkenin yüksek hasar görebilirlik ve düşük önlem almadan oluşan tehlikeli bir kombinasyonu gösterdiğini görüyoruz” diyor. “Haritaya göre ayrıca iklim değişikliğine yol açmaktan sorumlu tutulabilecek Batıdaki ülkeler, daha az hasar görebilir ve daha iyi hazırlanmış görüküyor, böylelikle iklim değişikliğinin şiddetli etkilerinden büyük ihtimalle kurtulacaklar”.
Notre Dame araştırmacılarına göre ilk 10 sıra şöyle oluştu:
  1. Norveç
  2. Yeni Zelanda
  3. İsveç
  4. Finlandiya
  5. Danimarka
  6. Avustralya
  7. Birleşik Krallık
  8. Birleşik Devletler
  9. Almanya
  10. İzlanda
Burada dikkati çeken iki unsur var: İskandinavya yöresi nasıl bu kadar iyi olabiliyor? İkinci olarak Avustralya 6.sıradan daha düşük olmalıydı, çünkü iklim çok sıcak seyrediyor.
Ölçülen faktörlere sıra geldiğinde, zarar görebilirlik, ekosistem hizmetleri, gıda, sağlık, insan habitatı, iç yapı, su, adaptasyon kapasitesi, maruziyet ve hassasiyet olmak üzere alt ölçümlere ayrılmıştı. Çabukluk ise ekonomik, hükümetsel ve sosyal çabukluk olmak üzere üç faktöre ayrılmış durumda. Veriler 18 yıl içinde, 1995-2013 yılları arasında toplanmış ve kabaca yarım milyon veri noktası içeriyor. ND-Gain Index web sitesinde verileri tamamen indirebilirsiniz.
Zamanımızın en büyük zorluklarından biri olarak tarif edilen iklim değişikliği, sıcaklık, yağış ve tarımdaki yıkıcı değişikliklerin etkileri ile her ülkeyi etkileyecektir. Whiting, “Bulgular daha zengin, teknolojik olarak daha ileri ülkelerin daha az gelişmiş ülkelere yardım etmesinin gerektiğini gösteriyor” diyor. “Sonunda iklim değişikliğinin etkilerinden kazanan olmayacak, her ülke bir şekilde bundan etkilenecek. Ne kadar olacağı günümüzde dünya liderleri tarafından alınan kararlara bağlı olacak”.
Örneğin Avustralya ve Orta Doğu’nun büyütülmüş haline bakalım:
iklim-degisikligine-dayanacak-ulkeler-2

AFRİKA KITASI SANDIĞIMIZDAN DAHA BÜYÜK

Normal bir düz haritaya baktığımızda Grönland’ın neredeyse Afrika kıtasından büyük olduğunu görürüz. Ancak Afrika, Grönland’dan 14 kat daha büyük!
afrika-karsilastirma-2
Dünya küre şeklindedir ve küre üzerindeki bir şekli bir düzleme aktarmaya çalıştığınızda gerçeğinden uzak boyutlarda bir sonuç ortaya çıkar. Bu, özellikle kutup bölgelerine yakın olan ülkelerin gerçekte olduğundan çok daha büyük görünmesine sebep olur.
Scientific American ise Dünyanın tam merkezinde kabul edebileceğimiz Afrika kıtasının gerçekte ne kadar büyük olduğunu gösterebilmek için bir grafik hazırlamış.Bu grafiğe göre 30,4 milyon kilometre kare büyüklüğe sahip Afrika kıtasına; Çin, Hindistan, ABD, Japonya ve çok sayıda Avrupa ülkesini sığdırmak mümkün.
afrika-karsilastirma-3

YÜKSEĞE ÇIKILDIKÇA HAVA NEDEN SOĞUR?



Yüksek rakımlı yerler, dünyamızın ısı kaynağı Güneş'e daha yakın olduğuna göre sıcaklığın daha fazla olması gerekmez mi? Dahası, bulutlardaki nem havanın sıcak olmasını sağlamaz mı? O halde neden uçaklarda ısıtma sistemi bulunur? Neden dağcılar donarak ölür?
Yukarıdaki yazıyı okuyan çoğu kişi, güneş ışınlarının dünyaya çarpmak için 150 milyon km yol kat ettiğini düşünerek güneşe birkaç bin metre daha yakın olmanın bu kadar büyük bir fark yaratmayacağının farkına varacaktır. Yüksek rakımda ısının düşük olmasının nedeni, ısıyı tutacak olan ya da en azından ısının sabit kalmasını sağlayacak olan atmosferin ya da atmosferik basıncın olmamasıdır. Deniz seviyesinde atmosfer basıncı 1,00 atm’dir (standart atmosfer). Yerden beş bin metre yükseğe çıkıldığında ise basınç 0.83 atm civarındadır.  Aradaki fark yaşamsal faaliyetlerimizi yerine getirmemizi engellemez; ancak basınçta az da olsa bir değişiklik meydana gelir. 

Bu küçük değişiklik bizim için olmasa da gazlar için önemlidir. Çünkü basınçtaki bir değişiklik gazlar için ısıdaki değişiklik anlamına da gelir. Şartların değişkenliği göz önünde bulundurulduğunda bu farkı gözlemlemenin iki yöntemi vardır. Basınç dış güçtür ve basınç uygulanan şeye enerji pompalar. Bu yüzden yüksek basınç etkisi altındaki gaz moleküllerinin daha az basınç etkisi altında olan gaz moleküllerine göre daha yüksek enerjiye sahip olması mümkündür. Başka bir yöntem ise; basınç azaldıkça gazın hacmi artar. Büyük bir alanda aynı gaz molekülleri varsa, birbirleriyle çok fazla sürtünmezler ve kinetik enerjileri daha büyük bir alana yayılır. Bu durumda ısı da azalır.